Sayfalar

29 Şubat 2012 Çarşamba

Hiiiiç....

Ne bir ses, ne de bir haber!!! Hiç bir şey yok... Hiçççç... Her zaman olduğum yerdeyim. Hiçliklerin tam içindeyim!

17 Şubat 2012 Cuma

Artık dayanılmaz oldu

Bir duygu kapladı heryanımı. Özlem desem özlem değil, sevgi desem sevgi değil!!! Tarif edemiyorum. Anlayamıyorum! Hergünün sabahı "Sen" diyorum, gecesi "Sen" diyerek gözlerimi kapatıyorum. Tek bir resmin var elimde! En hoşuma gideni :-) Telefonun aklımda kazılı, mail adresini biliyorum... Evinin yerini, işyerini biliyorum...  Sana ulaşabilmek için herşey var elimde. Cesaretten başka herşeye sahibim. Korkuyorum. Sana ulaşmaya, Seninle konuşmaya korkuyorum! Ama bir o kadar da çok istiyorum herbirini. Kafamdan değişik fikirler geçiyor. Mesela bir gün atlayıp gelsem, Seni arasam... Gelirmisin acaba! İşte korkum bu noktada başlıyor. Ya hayır dersen! Ya gelmezsen!!! Vazgeçiyorum bir anda. İşyerini arayabilirim mesela. Konuşabilir misin ki! Konuşsan da ne diyebilirsin ki!!! Cep telefonunu çaldırıp aramanı bekleyebilirim. Arar mısın acaba!!! Ararsan da ne dersin ki bana!!! En önemli soru şu; Herhangi birini yaptığımda hangi ruh haline denk gelirim??? Kötü bir zamana denk gelirsem, Sende bana kötü bişey dersen!!! Geçmişten ders almak lazım dimi... Ben bu hareketi bir kere yaptım. Sonucu çok kötü oldu benim için. Yine aynı şeyi yaşamak istemiyorum. Bir ikincisine ne kadar dayanabilirim bilmiyorum! Aslında kendime güvenemiyorum. Belkide çok iyisin şu anda. Tüm sorunların çözüldü belkide. Ben tekrar ortaya çıkıp herşeyi berbat eden biri olmak istemiyorum. Tüm psikolojini alt üst eden adam sıfatını taşımak istemiyorum. İyimisin acaba? İyi olduğunu bilsem, bir şekilde bilsem... Heşeyin yolunda olduğunu, psikolojisinin iyi olduğunu, sorunlarını hallettiğini bilsem çok rahatlıycam aslında. Bilsem, sanki şu tarif edemediğim, bastırılması gün geçtikçe zorlaşan o garip duygu hafifleyecek gibi hissediyorum. Her fırsatta daha iyi olması için dua ediyorum. Rabbim yardımcısı olsun inşallah.

Birbiriyle zıtlaşan iki söz verdim Ona. Dedim ki, "Git" dediğinde giderim, yok olurum. Yine dedim ki, "Nolursa olsun Seni asla bırakmıycam, bu sefer olmaz!". Şimdi hangi sözümü tutmalıyım???

13 Şubat 2012 Pazartesi

Çok özledim çooookkkk


Belkide aklında bile değilim artık! Belkide hiçbirşeyim. Aslında birşey yazmama bile gerek yok bu şarkıyı yayınladıktan sonra. Çok özledim... Bu şarkıdaki sorulara cevap verebilir misin ki!!!??? Bir kere görsem... Bir kere daha görsem nolur??? Yine gidersin...!!!

Günler ne kadar zor geçti. Şu manik atak dedikleri illeti yaşaması ne zormuş!!! Ne kadar değişik bir duygu. Anlatılamaz!!! Sadece yaşanır. Şimdi ne kadar anlatmaya çalısam da boş galiba!!! O kadar hoş bir duygusal bozukluk ki!.... Yaşanmaması gereken ama yaşanırken de çok hoş duygularla kaplı sonu bucağı olmayan, yanlışlarla dolu güpgüzel bir yol... Ne kadar garip... Yaşanma biçimi insandan insana değişiyor galiba. Ben çok farklı yaşadım. Temelde aynı duygular olsada yaşanma biçimi çok farklıydı. Karşımda hep tanıdığım ama o güne kadar hiç ilgimi çekmeyen birçok kadın vardı. O zaman ilgimi çektiler ilginç bir şekilde!!!... Bir süre sonra farkettim ki her ilgimi çeken kadında Ona dair birşeyler vardı. Aklımdan değil, içiminde içinden geçen düşünceleri dinleyesim geldi... Onun ağzı benziyor, bunun vücut yapısı, şunun yüzü, bunun kokusu... Farkettim ki etkilendiğim tek şey Oydu aslında. Hepsini birleştirsen bir tane O yapmıyordu aslında!!!... İşte o garip ve hoş duyguların arasında hissettiğim o büyük boşluk buydu!!! Herbirinin bir yeri onu anımsatıyordu. Herbirinden o yüzden hoşlanmıştım aslında!!! Ama sadece anımsatıyordu! Hiçbiri O değildi ki!!! Gözleri benzeyen bir kişiyi bile bulamadım. Kim bana Onun gibi bakabilirdi ki!!!... Yine görsem, yine öyle bakar mı ki bana???!!! Birde öyle bir metroseksüel oldum ki sorma :-) Evde burun bandım bile var şu anda...:-) O kadar diyim işte. Süper bakımlı bir erkek. Zaten hergün banyo yapan bir adamın banyo yapmayı ne kadar çok abartabileceğini bir de sen düşün! Bu manik dönemdeki çekicilikte tüm bunların birleşiminden kaynaklanıyor sanırım. Çok bakımlı, maskesi yapılmış, traş olmuş, saçı başı giyinişi çok düzgün, düzgün konuşan, düzgün davranan, düşünceli ve çok esprili, sana öyle bakıyor ki, arzulu ve samimi bakışlar bunlar... İşte böyle bir adam var karşında o anda. Aslında bu adam o adam değil!!! İşte tek sorun burda!!!... O adam sana öyle bakıyor ama aslında arzuladığı sen değilsin! Senin bir yerini birine benzetti ve Ona baktığı gibi sana bakıyor o anda. Ona davrandığı gibi davranıyor sana da. Sen sanki Oymuşsun gibi yaşıyor o anı!... Tüm olan biten bundan ibaret aslında! Ona karşı duyduğu özlemin karşılığını sende arıyor, hissettiği sevgisini sana akıtıyor! Diyorsun ki beni ne kadar çok seviyor!!! Seni değil! Aslında Onu seviyor... Sen sadece bir araçsın, o boşluğu doldurmaya çalışan birisin işte!... Dolduramıyorsun ve bir anda hakkında çok iyi şeyler düşündüğün o garip adam anlayamadığın bir şekilde senden vazgeçiyor!!!... Aynı hikayeyi kaç kere yaşadığımı bilmiyorum! Tilkinin dönüp dolaşıp gideceği yer kürkçü dükkanıymış gibi bende dönüp dolaşıp yine "Sen" diyorum!!! Ben bumuyum!!! Ben olan ben bunların hiçbirini yaşamazdı! Bunu en iyi yaşayan anlar. Şimdi herbirinin ayrı ayrı pişmanlığını yaşıyorum. Rabbime yalvarıyorum. Beni affet diyorum!!! Herbirini affetse Seni affedebilir mi!!! Affetmese ben Senden vazgeçebilir miyim!!! Kalbimdekini, hergün içimi kemiren Sensizliği, o büyük boşluğu giderebilir miyim artık!!! 10 sene sonrasında yine "keşke" lerle mi başbaşa kalıcam!!! Keşke böyle yapmasaydım mı diycem acaba!!! Hepsinden daha önemli bir soru var aklımda; acaba o dönemde bende yukarıda bahsettiğim kadınların konumundamıydım? Yoksa benim olan Senin konumundamıydım? Muhatabını bulamayan sorular ve olmayan cevaplarla yaşamaya devam ediyorum!!!... Ben hala Senle yaşıyorum...

11 Şubat 2012 Cumartesi

Uzun bir aradan sonra...


Yoruldum artık! Onsuzluk ve bu psikolojik dengesizlik beni bitirdi. Yaşıyorum. Hala yaşıyorum. Son iki ayım o kadar karışıktı ki, halen nasıl yaşadığıma şaşıyorum! Yaşamak için yaşamaya devam ediyorum. Aynen bir robot gibi. Kendimi her sabah programlıyor, yapacaklarımı yapıyorum.... dızzzzttttt, çiyuvvvv, dızzztttt... ve ertesi gün için enerji depolamak adına uyuyorum. Hor hor hor ve didididitt didididitt... Sürekli çekyatta yatmak zor iş. İnsanın heryeri ağrıyor kalkınca. Bir süre yatıcaksanız iyi de uzun süre yattım mı omuzların, sırtın tutulmaya başlar!! Belkide ben yaşlanmışımdır artık. Bilmiyorum. Gerektiği zamanlarda, aklıma gelirse, midem kazınırsa yemek yiyorum!!! Hiçbir amacım yok! Hiçbir beklentim yok! Yaşıyorum.

Çok eski bir kafe vardı. Her fırsatta giderim oraya. Geçmiş doğum gününde de ordaydım. Salep içiyorum genelde. Soğukta iyi geliyor. Güzel de yapıyolar. Onun doğum gününde o kafeye gittiğimde dışarda oturdum. Sigara içiyorum çünkü!!! Yine salep söyledim kendime. Sonra sevimli bir kedi yaklaştı yanıma. Sırnaştı biraz :-) Standart kedi hareketleri işte. Kendini kabartıp sürtünmeler, al beni sev der gibi bakışlar... :-) Üşümüş gibiydi. Biraz onu sevdim.:-) Çok yüz bulmuş ve acıkmış olacak ki salep'imi içmeye başladı :-) Garson gelip kediyi kovana kadar hiç sesimi çıkarmadım. Benim için bir mahsuru yoktu. Onun da kısmeti oymuş demek ki. Rızkı oymuş ve o kadarıymış. Hoş bir anı olarak kalacak sanırım. Üsküdarda bir yer var. Böyle ağaçlık falan... Benim için hava soğukken gidilmesi gereken bir yer. Huzur bulduğum nadir yerlerden birisi. Bir de Sarıyerde bir otel var çok sevdiğim. Biraz pahalı olsada iki defa orda kalabildim onun yokluğunda. Duş aldım banyosunda... Yatağında yattım... Huzur veren bir yer değil aslında benim için. Daha çok hüzün veren bir yer. Ama üzülsemde onu hayal edebiliyor olmak ve hissetmek yine de çok zevkliydi. Tartışılamayacak kadar hoş bir hüzün benimkisi.Caddebostan'a her gidişimde oradaki sinemada mutlaka bir film izlerim. Çıkınca da illaki mantı yerim. Hemen alışverişmerkezinin yakınında zaten o mantıcı. Zeytinburnunda sahilde bir tur atmazsam oradaki bir banka oturup denizi seyretmezsem rahat edemem. Bir de eminönü yakınlarında kahvaltı etmek gerekir. Eski görünümlü hoş bir mekan. Birazcık soğuk sadece :-) Beşiktaş'a gittiysem sahildeki simitçiye uğramam gerekir. bir çay bile içsem yeterli olur. Çok açsam soya soslu tavuk yerim. Yıldız parkı başka anılarından dolayı pek cazip görünmüyor gözüme. Oraya hiç gidesim yok. Ortaköydeysem kumpir alıp sahildeki aynı banka oturup yemeliyim mutlaka. Kilo alıcam bu gidişle :-) Karşıya illaki vapurla geçerim. Mümkünse yan tarafında ve açıkta oturmalıyım. Tam olarak iki camı ortalamalıyım. Gözlerimi kapatıp hayatımın en heyecan verici dokunuşunu tekrar tekrar yaşamalıyım orda. Gözlerimi kapatmam bile onu yaşamam demek zaten. Ondan öğrendim çünkü. Gözlerini kapat ve hisset. Sonrada bana hissettiklerini anlat. Eklemeden, çıkarmadan, olduğu gibi anlat.Bütün bunları da yapmasaydım nasıl dayanabilirdim ki bu yalnızlığa!!! Son zamanlarda içimde kabardıkça taşmasın diye üstünü kapatmaya çalıştığım şu özlem duygusu beni çok zorluyor. Kalkıp yanına gidesim geliyor. Bi içeri girip bakıp çıksam sadece!!! Olmaz mı ki!!! Yakınlardaki bir banka otursam görebilirmiyim acaba??? Halen bende duran emanetini vermek istiyorum aslında. Onun çünkü o. Benim değil ki! Alır mı acaba??? Bazen diyorum ki, gidiyim ve arıyım. Bana sadece 10 sn yeni ayır diyim. Gelince de emanetini veriyim ve oradan hızlıca uzaklaşıyım. Olabildiğince hızlı. Hatta geldiğinde hiç yüzüne bakmıyım! Bakarsam dönüp gidebilir miyim???!!! Bilmiyorum. Ama son günlerde kafamı kurcalayan en büyük düşünce bu... Olur olmaz! Yaparım yapamam!!! Bilemiyorum. Yapmalımıyım? Onu da bilmiyorum!

7 Aralık 2011 Çarşamba

Yine kötü bir gün...

İlaç bağımlısı olmaktan korkar oldum! Bin çeşit ilaç içiyorum. Doktora gidiyorum güya! Birsürü farklı psikiyatriste gittim. Hep aynı şeyler. Depresyondasın!!! Tamam depresyondayım diyelim. E peki nasıl düzelecek bu illet. Habire basın antidepresanları. Bütün gün leyla olalım. Gerçi onlar da kesmiyo artık. Hem niye depresyonda olmam gerekiyor ki! Üzülüyo olamaz mıyım? Normal değil mi üzülmem! Bende birsürü araştırdım ordan burdan... Seninki Takıntılı Aşk deseler anlarım mesela. Daha bu teşhisi koyan olmadı. Ya da ne biliyim işte... Ama nasıl üzülmiyim ki ben!!!... Ne berbat bir haldeyim. Ayrıca benim yaşamsal bir sıkıntım yok. İdare ediyorum bir şekilde. Yalancı gülümsemeler, sahte mutluluklar... İyi beceririm bunları. Ama her yalnız kaldığımda aklımda hep O var. Bu bazen hoşuma gidiyor. Hayal etmek. Güzel anları düşünmek. Genellikle de hoşuma gitmiyor! Özlüyorum. Deli gibi özlüyorum. Kalkıp yanına gidesim geliyo. Gidemiyorum tabiki!!! Bende moral bozukluğu görüntüsü veren şey özlemim aslında. Kimseye anlatamıyorum da! Onu çok merak ediyorum. Nasıl acaba? Haber de alamıyorum ki bir şekilde! Sonra da düşünüyorum. Hadi diyelim ki haberini alabildim. Ya kötüyse!!! O zaman napıcam! Duramam ki ben. Diğer taraftan bişey de yapamam! Öyle salak gibi izlerim işte!!! Önceden olduğu gibi! En kötü şey bişey yapamamak zaten! Oturup seyretmek zorunda kalmak en kötüsü! Bir şey yapmaya kalkışsam daha da kötü olacak! Offfff... Ufffffff.... ve Pufffff... İşte bu bloğun adı bu yüzden böyle. Yakında doğum günü var. Aklımdan bin tane şey geçiyor. Şunu alsam da göndersem vs.... Hiçbirini yapamıycam biliyorum! Hiçbirşey yapmamış olmam Onun için "Beni unuttu!" anlamına mı gelir acaba? Yoksa aslında mutlaka birşey yapardı ama yapamaz mı der!!! Belkide aklına bile gelmem dimi!!!

Denecek başka ne var ki!

Başka söze ne hacet...


Şarkılar yeterli midir hislerimi anlatmaya?

      Aradan seneler geçti. Görüşmeyeli 9 yıl,  konuşmayalı çok daha fazla olmuştu. Herşeyde bu cümlenin kurulmasıyla başladı. Çok ayrıntıya girmiycem. Aslında belkide en önemli noktaları buraları ama ayrıntı verirsem kim olduğum da ortaya çıkar. Yaklaşık 1 sene süren bir ilişkimiz oldu. Her anı aşkla yoğrulmuş, sevginin tavan yaptığı, ayaklarımın yerden kesildiği müthiş zamanlar yaşadım bu dönemde. Elimden geldiğince yanında olabilmek, Ona güç verebilmek için tüm gücümü sarfettim. İlerleyen zamanlarda yine birşeyler ben anlayamadan değişti! Bir süre görüşmesek demeye başlamıştı! İlk söylediğinde kabullenemedim dediği şeyi. Bir süre görüşmeyelim! Onu o kadar iyi tanıyordum ki, ne olduğunu anlamam için sadece ses tonunu duymam yeterliydi.  Bir ümitti işte benimkisi. Boş bir ümit.



      Ama şu anda, en azından sebebime yapıştığıma inanıyorum. Mutlaka yanlışlarım olmuştur. Mutlaka eksik yaptığım şeyler olmuştur. Ama beni ben yapanı son damlasına kadar Ona verdiğime inanıyorum. Yine eski günlerdeki gibi olmuştu. Onun ısrarı üzerine Onu bir süre yalnız bıraktım ve yine ellerimden kayıp gitti. Çok detay veremiyorum. Ama verebilseydim, halen seni seviyodur derdiniz. Mecburi ayrılığımızın üzerinden ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum şu anda! Bana yıllar geçmiş gibi geliyor. Olmadı tabiki o kadar. Az oldu. Belki iki ay olmuştur. Belki de üç! O anda biraz kızdım. Kırgınlığım çok daha fazlaydı. Yaşanılanları kimse inkar edemez. Ama isterdim ki, beni o durumda bırakmasın. Olayların karmaşasından olacak ki, ruhum dayanamadı ve iflas etti. Depresyonumun en dip yaptığı zamanda yapmasaydı keşke. Bir kaç iyi niyetli hareketi yada birkaç iyi sözü beni biraz olsun düzeltirdi. Depresyonumun sebebi de şu "Bir süre görüşmeyelim!" ve türevleri düşünceleriydi. Bana hayatından bir iki yapmacık gün ayırsaydın çok mu şey vermiş olurdun? 


Yorgunum 
Artık aşktan 
Sensiz baştan başlamam 
Kendimi kandırmam 

Yıllar geçmiş 
Aşklar dinmiş 
Derken bir gün çıktın karşıma 
Aldın koynuna 
Şimdi neden yoksun yar 



Çok yorgunum 
Artık aşktan 
Sensiz baştan başlamam 
Kendimi kandırmam 

Uzaktasın belki başka kollardasın 
Kim bilir kimlerin koynundasın 

Çok yorgunum artık aşktan 
Sensiz baştan başlamam 
Kalbimi kandırmam 
Çok yorgunum çok artık aşktan 
Sensiz baştan başlamam 
Kendimi kandırmam 
Çok yorgunum sensiz aşktan 
Artık baştan başlamam kalbimi kandırmam

      Ona söz vermiştim. Git dediğinde giderim demiştim. Kaybolurum, yok olurum demiştim. Öyle de oldu. Ben sözümü tuttum. Tutmaya da devam ediyorum. Ama çok zor. Bu sözü tutması çok zor. Tekrar ortaya çıksam ortalık fena karışacak. Onu da biliyorum. Zaten çok kötü durumda. Ona bunu yaşatamam. O iyi olsun, şağlıklı olsun diye ne kadar çok çaba sarf ettim bilemezsin! En son görüşmemizde iyiydi.. İnşallah daha da iyi olmuştur sonrasında. İkilemim çok kötüydü. Karşımda herşeyden çok sevdiğim biri var. Onu çok seviyorum. Deliler gibi de aşığım. Ama doğruyu yapmasının tek yolu beni bırakması. Hep iyi olsun isteyen ben ne yapmalıydım bu durumda! Israrcı davransaydım kötülük yapmış olacaktım. Allah bilir ama yanlış'ı yapmasını sağlayacaktım belkide. İyi olması için ben olmamalıydım ortalıkta. Aynı zamanda iyi olması için ben olmalıydım! Bu nasıl bir hayattır ki! Nasıl bir şeçim hakkıdır! Her iki durumun da kötü olduğu bu seçimi nasıl yapabilirdim ki! Artık çok zor yaşıyorum. Zaten berbat olmuş hayatım iyice çekilmez bir hal aldı. Onunla bütün bağlantımı kestim. Acaba iyimidir? Sağlıklımıdır? Hiçbirşey bilmiyorum. Çok ta merak ediyorum. En azından hayatında iyi bir yerim olsun istiyorum.  Belki bir gün O da "Keşke..." der. "Keşke git demeseydim" der belkide!!! Desin mi? Demesin mi? İşte bu bile zor cevaplanacak bir soru. Bunu demesi için kötü zamanlar geçirmesi gerek. Ama ben bunu istemem ki! Kötü bir anı bile olsun istemem ki! Derse bana dönebilir de demek! Bunu da çok isterim. Ama herşeyden önce, hayatım boyunca istediğim gibi, sadece ve sadece iyi olmasını istiyorum. 


Bundan 14 sene önce Ona evlenme teklif etmek için aldığım yüzük halen çekmecemde saklı. Yine veremedim! Bu sefer vermek için fırsatım dahi olamadı! Gelsin diye bekleyemedim bile!!! Ben ne yapıcam şimdi! Hiç bilmiyorum. Hiç... O kadar yıl sonra geldiğim nokta yine aynı. Ölmek istiyorum. Yok olmak istiyorum. Kaçıp gitmek istiyorum! Geldiğim noktada yine koca bir HİÇ var... Koskoca bir HİÇ!!!...